19 Mart 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

a

Ünlü Ekonomist Bahri Alperen Türkmen’in 2019 Finans Perspektifi


2018, küresel piyasalarda Amerikan Doları açısından çalkantılı ve fazlasıyla belirsiz bir yıl oldu. Bunun tam da böyle olacağını açıkçası 2017 yılında, FED’in ve Trump yönetiminin işaret fişekleri gösteriyordu.

Piyasaların vazgeçilmez bir ifadesi vardır; ‘Bir materyal sürekli değer kazanmaz, sürekli değer kaybetmez’ Bundan yola çıkarak, özellikle 2018 içerisinde; yükseliş veya düşüş trendini gözlemleyenler ani alışlara veya ani satışlara gark oldular. Bu konuda tabii ki piyasa manipülatörlerinin ve işkembeden sallayanların da bir hayli etkisi oldu. Özellikle ülkemiz piyasalarında maalesef ki siyasi ideolojilerden sıyrılmış yatırımcılar ve yatırım danışmanları bulmak bir hayli zor. Hükümetin politikalarını doğru bulanlar ve destekçisi olanlar Amerikan Doları’nın diplere gideceğini işaret ederken, muhalefet politikalarını doğru bulanlar ve destekçisi olanlar tepelere çıkacağını işaret ettiler. İkisi de yanlıştı, hâlâ da yanlış. Korkarım; önümüzdeki yıl için de yanlış olmayı sürdürecek.

Küresel piyasaların dev yatırımcıları, Amerikan Doları’ndaki seviyenin hangi ülkeyi zora soktuğuyla ilgilenmez, hiçbir zaman ilgilenmediler. Bu yatırımcılar, hisse veya döviz alış-satış seviyeleri arasındaki kâr marjlarına odaklanırlar, zaten olması gereken de budur.

KÜRESEL PİYASALARDA 2019, AMERİKAN DOLARI İÇİN NASIL BİR YIL OLACAK?

Başkan Trump ve FED arasındaki sürtüşme tümüyle bir tiyatrodan ibaret. Trump yönetiminin faiz artırımlarına karşı olduğu ve değersiz dolar istediği fikri ise piyasaya aşılanmak istenen bir algı operasyonu. 2017’nin ikinci çeyreği ve 2018’in ilk çeyreğinde globalde bir hayli değer kaybeden Amerikan Doları’nın yardımına yetişen yine Trump yönetimiydi ve ‘güçlü dolar’ istediğini medya önünde açıkça belirtti. Ancak ne hikmetse FED’in para politikaları açıklamalarından önce Trump, sürekli faiz artırımlarının ekonomiyi zora soktuğuyla ilgili konuşmalar yapıyor.

FED’in 2019 Ekim ayına kadar 1 Trilyon Amerikan Doları gibi ciddi bir meblağı küresel piyasalardan çekecek olmasının yaratacağı etkiler de yadsınamaz olacak. Piyasalardan çekiyorlar ve yakıyorlar. Arz-talep dengesinde arzı düşürüp talebi yoğunlaştırıyorlar. Bunun yaratacağı etki de hâliyle, azalanın kıymete binmesi, ender bulunanın değerlenmesi olarak düşünülebilir. Bu hamlelerin amacı tümüyle zaten budur. Birleşik Devletler, ticaret savaşlarından galip çıkabilmek için bunu gerçekleştirmek zorunda. Sık sık dile getirilen ve Trump’ın da değindiği; ‘faiz artırımları ülkeyi resesyona sürüklüyor’ çıkışı da doğrudur. Birleşik Devletler’de önümüzdeki 3 yıl içerisinde resesyon riski var. Peki, geçmişteki 18 resesyonda neler yaşandı? Evet, tümünde FED faiz artırımlarına devam etti. Neden devam etti? Belki de FED resesyon istiyor, bu Trump’ın veya herhangi bir Başkan’ın anlayabileceği bir politika değil.

Türkiye açısından bakıldığında; Dolar girdisinin gittikçe azaldığını ve adeta borç bulmanın bile zorlaştığı bir dönemdeyiz. Yüksek faiz oranlarıyla tahvil satışları da bunun bir göstergesi. Küresel piyasalarda 2019 yılında Amerikan Doları’nın bugünlere göre %22 ilâ %27 oranında daha değerli olacağını düşünüyorum. Bu da tabii ki özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülke ekonomileri açısından tehlike arz ediyor.

Siyasi polemikler, siyasi anlaşmalar, dostluk veya düşmanlık para piyasalarını bir nebze etkiliyor. Dövizler yine ekonomik göstergelerin gösterdiği yere geriliyor veya yükseliyor.

Çünkü; para piyasalarında en önemli şey; ekonomik göstergelerdir. Bugün, Türkiye’nin Trump yönetimiyle yaşayacağı kriz Lira karşısında Amerikan Doları’nı çok yüksek seviyelere çıkarabilir (ki çıkarttı) ancak sonrasında ekonomik göstergelere göre hareket eder. Yine aynı şekilde Türkiye’nin Trump yönetimiyle yaşayacağı bahar havaları Lira karşısında Amerikan Doları’nı çok aşağı seviyelere düşürebilir (ki düşürdü) ancak sonrasında ekonomik göstergelere göre hareket eder.

Şimdi tam da ülke ekonomisi açısından bu virajdayız. Reel sektör, borçlanma, kredibilite, yüksek faiz, yüksek enflasyon, yüksek kur sarmalı hâlen geçerli. ‘Yapısal reform’ olarak enflasyonla topyekün mücadele çok küçük bir adım olarak gösterilebilir ancak mevcut problemlerin %1’ini bile çözmeye yetecek bir adım değil.

2019 yılında bugünlere göre çok daha güçlü Amerikan Doları gözlemleyeceğimiz için Türkiye’nin kartlarını açık oynaması ve acilen bir ekonomik düzelme dönemine girmesi gerekmekte. S-400, F-35, Münbiç, Fırat’ın Doğusu, Suudiler, Katarlılar, Ruslar, Amerikalılar ve Avrupalılar’ın hiçbirini küstürmeden, tepkilerini çekmeden ülke menfaatlerimizi gözetebileceğimiz bir formül bulunmalı. Ülkemizde bulunan Suriyeli sığınmacılar konusunda da restini çekmesi ve gerçeklerle yüzleşmesi kaçınılmaz.

Beğenilsin ya da beğenilmesin, Erdoğan hükümetleri insani yardım konusunda Türkiye’yi gerçekten de dünyanın en yardımsever, düşenin elinden tutan ülke konumuna getirdi. Ancak onlar da bu derece insani yardımların artık ülke ekonomisini zora soktuğunun farkına vardılar. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve Sayın Adalet Bakanı’nın Suriyelilere harcanan 34 milyar dolar konusuna sık sık değinmesi de, insani yardımlar konusunda çok ileri gittiğimizi ve hiçbir ülkenin bu konuda bize destek olmadığının açık bir göstergesi.

Önlem alamaz ve 2 yıllık politikayı bugün belirlemezsek ülke ekonomimizi çok daha kötü günler bekliyor. Üç tarafı deniz, dört tarafı kargaşa olan bir coğrafyadayız ve tümüyle plânlı, anlamlı hareket etmemiz gerekiyor.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

İzmir’de, CHP’den Belediye Başkanlığına Sürpriz Aday Figen Baz

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.